yüzmek

Posted in By ali 1 yorum

yüzüyordum epeydir düzenli olarak. ötmedi. bıraktım. bunun üç ana sebebi var:

1- üşenmek

çok üşeniyorum lan. in bir saat yüz metre hesabı yap falan, beni kasıyordu. o vakti uyuyarak geçirmek daha tatlı. bence

2-sinüzit

saçlar tam kurumadığı içinebemi skiyordu yüzmek. ertesi gün sinüslerim burnumdan ağzımdan falan aka aka geziyodum. sonuçta bana da yazık lan. zaatürre(yazılışını bilmemek) olur ölürdüm.

3- kürşat tüzmen

iyice kürşat tüzmen olmuştum. hayatımı suda planlıyordum. ertesi günü, dünü falan düşünüyordum. sonra baktım elimde türk bayrağıyla açılım yapmaya kadar yolu var bu işin. televizyonda kendisini görünce -yine suyun içinden bildiriyordu- bi tiksinti geldi bana. bıraktım yüzmeyi.

son zamanlarda ben(temsili)

also available on

Posted in By ali 0 yorum

iki kişi blog başladık. beş olduk. sonra birimiz hesabını çekmiş falan. çözersek fener atacak beş olacak. semih atacak beş olacak. hepsi birbirinden seksi yazılarımızı görmek için tıklayın (a tribute to hürriyet foto arşivi)

naber?

Posted in By ali 0 yorum

yazılarıma başlık seçmek konusunda çok başarısız olduğum gerçeğinden daha fazla kaçamayacağım. gerçi ösese döneminde de sınavlardaki bu yazıya en uygun başlık nedir sorularını yapamazdım. yapsam hacettepe tıp'taydım lan ben. hakkım yendi. şike şaibe. ne ararsan var.

ölüm

Posted in By ali 1 yorum

ölümden korkmuyorum. bu biraz dini inancımın getirisi. çünkü ölüm, sonsuza ve o'na kavuşmaktır inancımda. insan sevdiğinden korkmaz. sevdiğinin yanına gitmekten hele hiç korkmaz. ben de ölümden korkmuyorum. sevdiğimin yanına gideceğim için.

ama ölümün bende dürtüklediği bir şeyler var. içimde bir rahatsızlık uyandırıyor.çocukluğumdan beri. çocukluğumdan hatırladığım en net karelerden biri, babamın yakın arkadaşı olan savaş amcanın-ki pek severdim kendisini- trafik kazasında vefat etmesidir. çok aklım basmadı olaya esasen o zamanlar. ölümü kavram olarak oturtamamıştım. ama çok ağladım yine de. ölüm; bir daha o insanı asla görememek demekti, karar hakkı sende olmadan. o zamanlardır ölümü ilk düşündüğüm zamanlar.

ölümden korkmuyorum. ama kendi ölümümden. başta açıkladım sebebini. sevdiklerimden korkmamayı tercih ederim. ama sevdiklerimin ölümü hakkında gerçekten anlatmakta zorlandığım hissiyatlar var. sadece ağlak olmakla ilgili değil konu. ayrı bir şey.

anneannemin ölümü, 18 senelik hayatım boyunca yaşadığım en büyük üzüntüdür. ve hayatım bir film şeridi gibi gözümün önünden geçecekse,en uzun sahneyi de onun öldüğü zamanlar alır. ama buna çok değinmeyeceğim. korku konusundaydık. oradan devam edelim.

sevdiklerimin ölümü kadar hiçbir şeyden korkmuyorum sanırım. bunu yaşamasaydım eğer en büyük korkum karanlık, bir yerde kapalı kalmak,veya köpekler olabilirdi. ama değiller. ben en sevdiğimin ölümünü gördüm. senelerce beni yetiştiren en büyük sırdaşımı bir çukura yerleştirip üzerine toprak attım. o kadar ağır bir yıkımdı ki bu, o toprağı atmak için küreği taşıyacak kadar gücüm kalmamıştı. ittirerek çabalamıştım. onu kaybetmekten korkardım. insan sevdiğinden korkmaz da, sevdiğini kaybetmekten çok korkar hani. ve kaybetmiştim. üstelik bu benim ona söylediğim bir söz ya da yaptığım bir yanlış yüzünden değildi. bu sadece olmuştu. oluşunu anlamlandıramıyordum. sonra hazmettim. ama onu resimlerden başka yerde göremedim. kokusu ise hafızamda gitgide silikleşmekte.

onu bir daha canlı olarak görememek, koklayamamak düşüncesi bile katlanılamaz geliyor zaten. bu sevdiğim herkes için geçerli. bugün eve gelirken biraz düşündüm ölüm üzerine. en sevdiklerimin ölümlerini gözümün önüne getirdim. düşünce ağır gelince düşüncelerden arındım. kafamı düşüncelerden kaldırıp gökyüzüne baktım. ölümün çocukluğumdan kalma simgesiydi gökyüzü zira. biz ölünce içimizden bir beyaz saydam varlık uçar gökyüzüne giderdi. ve bulutların tepesinden hep geride kalanları izlerdi.

biraz büyüyüp de cennetin bulutların üstünde değil de annelerin ayakları altında olduğunu öğrenince düşüncelerim iyice çorba oldu. onlar gerçekten gidiyorlardı, ve gittikleri yer konusunda bir fikrim yoktu. tek bildiğim gidenin 21 gram olduğuydu. ben de ölümün soyut boyutunu değil, somut boyutunu daha derin irdelemeye karar verdim.

somut olan kısım daha can yakıcıydı. ben ölürsem, ardımdan ağlayacak olan olursa onlarla beraber o yası tutmayacağım için korkmam. ama sevdiğimin yasını tutmak düşüncesi korkutuyor beni. ölü ardından yas tutmak sadece üzülmek değil çünkü. onun bedeninin artık toprağın altında olduğunu, onu göremeyeceğini ilan etmek bir yandan. onunlayken yapamadıklarının baskısını hissetmek sırtında. yas tutmak, acının en elle tutulur hali. hem yarına, hem bugüne hem düne üzülmek belki. yarının onsuz oluşuna, bugün onun gidişine,dün de söyleyemediklerine üzülmek.

ölümü korkunç kılan şey, ardından gelen hüzün diye düşünüyorum. insan mutlu olmak için alır her nefesini. mutsuzluğun düşüncesi bile korku verir. onca emeğin, çabanın anlamını yitirdiği bir andır ölüm. mutlu olmak için yaslandıklarından biri toprağın altına girer. sendelersin. ama düşmezsin.

işte benim ölümden korktuğum nokta budur. sendelersem düşmekten korkuyorum. öyle çok denge sahibi bir insan değilim. düşersem de yüzüstü düşerim. zor kalkarım.nazım istediği kadar en fazla bir yıl sürer yirminci asırlılarda ölüm acısı desin, ben ölümün değil bir senede, bir ömürde hazmedilemeyecek kadar ağır olduğunu düşünüyorum. var olmak için bir sebebinin yok oluşunu hazmedebilecek bir insan değilim çünkü ben.


ölüm ağır. ölüm acı. ama korkunç değil. belki biraz...

bu yazı burada biter. ölüm gibi. beklemediğin, daha söylenecekler var dediğin yerde.

napiyorum lan ben?

Posted in By ali 0 yorum

bana en cok koyan sey de, benim yaptigim ya da baskasinin yaptigi bir tespitin benim de ustumde gecerli olmasidir. hani benim karadeniz kizlari guzeldir, camel alemin en kral sigarasidir tespitlerim degil de; boyle ne bileyim insanlara dair olanlar. mesela erman caglarin 16 yas ve civarindaki ergenlerin her yerde buyumek buysa ben buyumek istemiyorum sozunu kullandigi tespiti. resmen canimi acitan bir tespitti. cok degil, 2-3 sene once bu laflari ayni bu sekilde ettim lan ben. ben de 16 yasimi herkes gibi yasadim minakym. bi farkim yok. cok icime oturuyor bu mesela. ne bileyim. uzuluyorum bunu dusununce.

ayrica hayatin anlamsizligina dair bir mesaji da saat gece 00:30da bir yandan kazimdan mesaj bekler, bir yandan da converse ipi sokerken fark ettim. napiyorum lan ben? ayakkabi ipi lan o? sok tak sok tak orospu oldu zaten ona eyvallah da; gecenin onikisinde o iple isim ne lan manyak miyim ben? ip converse falan. bambaska bir geceydi. ip konusuna cozum getirilmeli. ip halki cozumsuz degildir. eger diyecekseniz ki ipsiz converseler var haci onlardan al, sizin
de toynaginiza dogru sicasim gelir. hayatimda o kadar cirkin bir ayakkabi daha gorduysem o da hem converse bicimli, hem babete benzeyen hem de garip bir topugu olan o garip seydi. ayakkabi degildi lan. seydi baya. alan varsa bilmiyorum. ama ben gordum bunu satilirken, o an epey hayattan sogumustum mesela.

bir de o kadar sacma seylerle mutlu oluyorum ki, o kadar sacma olabilir o seyler yani. mesela gecen djarum bulmustum bir bakkalda, ona yaklasik 36 saat boyunac sevindim. tam yeni yeni hazmetmistim ki, bugun boyle metal clipper buldum onu aldim. o kadar aptal sevindim ki ona, hala mutluluktan ucuyorum. ayni aksam o cakmaga verdigim paranin 52(yaziyla elli iki) katini alisveriste harcayip aldigim seyler o kadar mutlu etmedi lan beni. her sey gelir gecer, kiyafettir eskir flm ama cakmak oyle mi lan? uzun sure kullaniyosun. duygusal bir bag olusuyo aranda falan. gecen gun kaybettigim(esranin kaybettigi) djeep'e(no fear cikartmasiyla bezeliydi ve 5 aydan fazladir bendeydi) hala uzuluyorum. arada bir yas tutuyorum. sonra geciyo falan.

djarum demisken; ben sigaraya djarumla baslayan bir ayiyim. bu sebepten karanfili ayri bir seviyorum. zaten normalde karanfil severim. djarumu da pek severim. bir de sigaraya basladigim zamanki kapali algim falan gelince aklima, o djarumu icerken oyle keyiflendim ki; eskiden algim acik olsaymis bu kadar sevinmezmisim gibi geliyor.

bunun disinda ilk ve orta dereceli okullari tatil edip, universiteliler gebersin minakiym mantalitesiyle universitelileri okul yolu duz gider hesabi israrla o yola koyan, ve o yolda anasina avradina duz gidilen meb, yok falan ne varsa hepsine
bacagim girsin. boyle ama baldiriyla falan beraber. o derece. domuz gribi diyosunuz lan. 18i gecen gebermiyo mu bu meretten hayvanoglu hayvanlar?

bu ara gomleklere cok sardirdim bi de. gecen sene annemin bana gomlek alma cabalarina tisort olmazsa giymem ayaklari ceken beni animasayip pic pic guluyorum. ama gecen sene uniformaydi lan gomlek nasil seveydim? simdi kot-tisort sivil gibi geliyo. daldassak gezsem ayni hissiyat. gomlekle bari az ortunuyorum falan. bir de deri ceket aldim, bana lise hayatim boyunca deri ceket al diyen ve napicam deriyi cevabini alan annemin bana su anda uyudugu yataktan bile sinsi sinsi gulumsedigini gorebiliyorum.

bir de necip fazil okudukca sevmenin nefesi nefesle bulusturmaktan ote, nefesi ensesinde hissettirmek, ama ne kadar arkasini donerse donsun gotu gibi hep arkasinda kalmak olduguna inaniyorum. insan sevdigiyle arasina mesafe koyacak az. surekli gorusmek falan, olmuyor. buyuk sikinti. beklenen siirinin ikinci kitasi gibi yasamak istiyorum sevdayi. ama kasiyor. siksen olmuyor.eskiden yavsakligima alet etmistim beklenen siirinin ikinci kitasini, ustaddan ozur dilerim. o siiri bir yavsakliga yol yapip ayagim altina almamaliydim. o siiri okuyup okuyup sevmeyi anlamaliydim. kusura bakmaz saniyorum.

bunlarin yanisira, volkan konaktan insani cok duygulandiran sarki olayinda yeni tespitim penceresi onunde. dinleyin derim haci. yemin ederim cikip yesilliklere yatasim, butun gun o sarkiyi dinleyesim geliyor. o sarkiyi dinleyip o sevdaya da asik olmak istiyorum. sonra laboratuvarlar falan geliyor aklima, asagiya inemeyecegim gercegine ana baci haric sovuyorum. sonucta bunun 29 ekimi var, 28inin ogleden sonrasi var. ayi gibi yaticam cimenlerde. kulakliktan da bir bu calacak. hele hava sicak olsun da.

bir de hala geceleri sensodyne'e sovuyorum. var ya, ozellikle kutere sesleniyorum;ileride sensodyne tavsiye eden dis hekimlerinden olma. cok sovuyorum lan ben onlara. ustelik genclere yaziktir;gunahtir.

bu kadar yani. sictim sivadim tuyu diktim. sorun goren var mi? yok. varsa gozlerini cikaririm bir daha goremez.

peki ulker cikolatali gofret sevmeyen var mi? yok mu? bu bitis sizce de sik gibi olmadi mi?

okul

Posted in By ali 0 yorum

ilk defa sadece 3 saatlik bir programim vardi. ki lab oldugu icin biraz da erken ciktik. peki soruyorum size, sizce 3 saatten sonra ne yaptik?

1 saat boyunca kampuste karar vermeye calistik. 1 saat amina koym 1(yaziyla bir) saat!

peki verdigimiz sikko karar? gordion'a gidip yemek yiyelim de bakariz sonrasina. ordan da kizilay. sonra uzuunca nargile.

peki can okur, bal okur, bu bir tip ogrencisinin yapacagi is mi allasen? gidip biyokimya falan calismam gerekmez mi sizce de benim? annemler oyle dusunuyo sanirsam.
bence gerekmeyebilir simdilik.

aman sktiredin lan. asil diyecegim sey;

gecen gun hayatin anlamsizligini cozdum. gece sabaha karsi murat bardakciyla pelin batuyu tartisirken izliyordum. bir an icin gozlerim daldi. onumdeki cipsi ritmik cignemelerle yiyordum, ustumde bir esofman, lekeliydi. o an o kadar tiksindim ki hayattan,efkarla iceri gidip bir bardak sut ictim. kendime geldim serefsizim.

pringles 4 lira falandir sanirim.esofmanin ustu 10 dolar. esofmanin alti hediye,fiyati bilinmez. sabahin ucunde kirli bir esofmanla ritmik bir bicimde cips yemek,paha bicilemez.

aklimdayken

Posted in By ali 0 yorum

evvelki gun seyfullah ve esraya sarki dinletirken ipodun sarjini bitirdigim icin sadece geldiginde icinde olan sarkilardan olusan bir muzik listesi olan cep telefonuma yoneldim. bu eve donerken, aksamustu endoramadan bir seyler dinleyisime denk geliyor. yari uyur konumdayken muzik kapaninca uyandim. cikartip kulakliklari telefona taktim. boyce avenue'nun change your mind sarkisi caldi ilk. listenin tepesindeymis. zaten kac sarki var bilmiyorum. standart halindeki kadar iste. ve nasil bir bahtsa tam sarki basladiginda karsima ilkokula giden, sapsari sacli, yesil gozlu, ve anladigim kadariyla sulugunu kirmis bir cocuk oturdu. yanima da babasi. muzigi kapatmadan hareketleri izledim. babasi biraz fircaladi sanirim sulugu kirdi diye. cocuk tamir etmeye calisti. ben de goz gezdiriyordum ufaktan. kirik dedigim de, tam kapagi tutan yerde minik bir parca kirilmis. calisir vaziyette. cocuk onu yerine yerlestirince buyuk bir is yapmis edasina burundu. babasi da kizmayi birakti. sevindi cocugunun cabasina sezebildigim kadariyla. cocuk kendini babasinin cep telefonunda fifa oynayarak odullendirdi. gol atinca gercek futbol macinda forvetmis gibi el kol kaldirarak falan sevindi. gulumsedim. aklima mehmet geldi. adam sekiz yasinda, ve hayattan benim 18 senedir toplamda alamadigim keyfi simdiden aldi sanirim. ilkokulluyken ben de hayattan cok keyif aliyordum lan. ama bir yerden sonra sikti artik. laubali bir sekilde yazdigima bakmayin. yasamanin getirdigi sorumluluklarin insani gercekten yordugunu belirtiyorum. ama usluptan kaybediyorum.

bir de;
cocugun yaninda da ayiya benzeyen bir amca vardi. elimdeki " baskent universitesi tip fakultesi biyokimya dersi laboratuvar uygulamalari" kitapciginin onundeki ismine bakti. yuzume bakti. sacima bakti. yuzume bakti. lab uygulama kitapcigina bakti. sacima bakti. yuzume bakti. ve aptal bakislarini uzerimden cekip son derece anlamamis bir edada dusunmeye basladi.
bu mu lan tip okuyan der gibiydi. evet yarragim benim tip okuyan. begenemediysen siktir git sen oku. evet bu adama cok kizdim. doktor olucaz diye gencligimizi yasamayalim mi lan it? sac da yaparim kariyer de!?

velhasil, o gun otobusten indigimde,hala bir seylere sevindigimi, bir seylere tepkili oldugumu, bazen uzuldugumu fark ettim. yazacak kelimelerim var. bu yuzden de aklima gelenleri yazdim bugun. gerci saat be$ mi alti mi ne. saatleri ileri mi aldik, geri mi aldik; yoksa almadik mi bilemedigimden saat bir muamma benim icin su an.

bir suredir blogu birakmayi,kapatmayi flm dusunuyordum. nasilsa okunmuyor, yazdigim kelimelere de bacagim girsin kafasi. ama fark ettim ki okunsun amacinda degilim pek. ben yazmayi seviyorum. kendimi en iyi boyle ifade ediyorum. evet.

peugeot 206+

Posted in By ali 0 yorum

buradan peugeot yonetimine, tasarim ekibine falan, bu arabanin piyasaya surulmesine sebep olan her sorumluya sesleniyorum: alayinizin toynagini iskeletor.

oncelikle araba ile ilgili tum gereksiz bilgilere, ve benim asil elestiri konum olacak sikko tasarimina suradan ulasabilirsiniz.

simdi gecelim bir otomobil sever olarak elestirime. oncelikle peugeot'ya sesleniyorum.

sayin sirket yetkilileri, farkina varin ki 206nin bugune dek ulastigi yuksek satis rakamlari onun bir kult olmasindan degil, gercekten fiyati uygun bir araba olmasindandi. bu bir bmw isetta, mini cooper, fiat 500, vw beetle degil ve olamaz. bu arabanin kult olacak bir yonu yok. alelade bir tasarimi eylul 1998den beri(dile kolay 11 sene dolmus) pisirip pisirip onumuze koymaniz sadece sizi yeni tasarim masraflarindan kurtariyor. bu arabayi alanlari kucuk ve ucuz olmasiyla tavlayabiliyorsunuz. bu arabanin bir kult olmadigini fark edin artik. siradan bir araba sadece fazla satti diye kult olmaz. olamaz.

1998 kosullari icin vasati asabilecek bir tasarimdi 206. yanilmiyorsam 2003te bir makyaj gordu. makyaj dediysem, oyle ciddi bir sey degil. far ve stopun ic yapisi ile tamponlarda cok cok hafif bir degisiklik yapildi(tasarim olarak) 2006da 8 senenin ardindan nihayet 207 ile bu modelden kurtulacagiz sandim, ama olmadi. israrla sattiniz. simdi de 206+ diye bir sik koymussunuz ortaya. lan. ben. neyse bisey demiyorum.

on tarafini 207den az farkli bir hale getirerek, 207deki satis basarisizligina bir son getieme cabasi icler acisi. 206+i da uygun fiyatla satarak bu on tasarimi daha kabullenebilir bir hale getirmek isteginizi anliyorum. ama 3 senedir kicinizi yirttiniz, yine de 207den bir nane olmadi. gormuyor musunuz?

arka tasarim daha beter. 11 senelik tasarimda stoplarin dis kapagini degistirerek, arabayi alip modifiye edenleri yeni stop lambasi masrafindan kurtarmak disinda elle tutulur bir tek degisiklik yok. ayiptir lan. 11 senedir bu tasarim. 11 sene once cirkin degildi, ama artik icimiz bayildi. ustelik ortada vw scirocco gibi, tasarim efsanesi olma yolunda ilerleyen modeller varken; bu sinifta bile siradisi tasarimlar denenirken( seat ibiza, vw polo, honda jazz gibi modeller siradan olmamak namina cok radikal tasarim degisikliklerine gitti) artik demode kalan bu tasarimdaki israriniza sol bacagim girsin ama. lutfen.


kult olmamis, olamamis; sadece ucuz oldugu icin cok satmis bir arabaya kultmus gibi saygi gostermeyin lutfen. fan kulupleri falan diyor, hayallerde yasiyor bazi ibneler. ulan kicimin kenari niteligindeki fiat puntonun( grande punto degil, punto) bile fan kulupleri var. herkes bindigi arabanin hastasi minakoym. bu arabayi alan herkes sevecek elbet;kendi malin lan bu sevilmez mi, sattiktan sonra da sevebilmeleri onemli.

ucuz olmasi disinda ne skime yarar lan bu alet? ha? size diyorum peugeot yetkilisi totoslar?

nazli 206 haber salmis sov diye, sovecegim babam okur; olmuyor.(resul balayi pek severim.)

ODA101

Posted in By ali 0 yorum

bu dersi vermek icin kuduruyorum. ilk konu odamdan masa manzaralari. resimlerle destekleyecektim, fakat amcik nokia aktarma kablosunu uc parmak yapmis. ve ben bir karisindan kucuk her seyi kaybeden bir ayiyim. evet, cep telefonum da dahil.

gecenin bir vakti onumde bir laptop var ile baslayalim. o kadar sikindirik ki, vista silip xp yukleyince ses kartina surucu bulamiyorsunuz. zaten bu sebepten tam arkasinda 2-3 sene evvel babamin izmir'den aldigi usb/cdcalar var. ve onda da su an volkan konak. zaten onun disinda bir sey dinledigim pek gorulmus degil. nadiren orff(yasasin carmina burana) yahut italyan karisik(karisik derken 6 besteci-albinoni,corelli,vivaldi,torelli,marcello,monteverdi- olan bir cd dinliyorum. nadir metallica. bir kac kere de yazi tura soundtracki caldi kendisi. erkan ogur'a saygilar bu noktada.

onun iki yaninda iki hoparlor. ipoda bagli, aynur dogan,kreator,metallica ve volkan konak disinda bir sey calmadim ipod-hoparlor ikilisinden. evet muzikal baglamda tekduze bir hayat yasiyorum.

iste bunun disinda bir takim tutun urunleri,cakmak, cep telefonlarim,cdler ve sadece himym izlemek icin kullanilan sanirim 300 yillik laptop var. ipodlar var, bir de sacma sapan ders kitaplari. harper biyokimya bile var lan. zerre ihtiyacim olmadigi halde.

araba sevdami bilen pek cok insan vardir sanirim. dolayisiyla odamda muhtelif boyutlarda(1:43 1:32 1:64 1:18) arabalar var. bunlardan bir adet 1:32 olani(ford thunderbird)ve dort tane 1:64(sirasiyla chevy camaro,chevy chevelle ss,batmobile,blast[hotwheels'in motosikletlerinden biri]) boyutlusu masada duruyor. bir sise de parfum var. uc bes tane kadar bardak altligi, acacak(yasasin soda icmek) falan.

ama asil onemli olan ilham vermesi icin masada duranlar. ilham kaynagi olaraktan falan. volkan konak'in( evet cok bahsettigimin farkindayim ama bu adami cok seviyore olm) mora(adina kurban) maranda(ela ela leose var icinde boru degil) simal ruzgari(diger ikisi kadar etkili degilse de gelevera deresi var boru degil) uclemesi duruyor. uzuuuuuun bir zamandir cile duruyor. necip fazil ustadi okuyor ve uslubuna hayran kaliyorum sikca. ve bir o kadar uzun zamandir da duvar duruyor. jean-paul sartre'in bes oykusunu iceren bir kitap. ama duvar hikayesini okuyunca biraz sarsildim. o kadar sarsici degildi belki, ama bir sure daha okumayi erteletecek gibi bana. bir de cooook kisa bir zamandir nazim'in siirlerinden secmeleri iceren ne guzel sey seni hatirlamak duruyor. bunlara dair ince analizler flm yapicam oda ve masa adi altinda.

cile, benim gercekten bayildigim bir kitap. ustadin butun siirleri bir kitap halinde. durup durup bekleyeni ve bekleneni okur buluyorum kendimi. ikisi de gozlerime toz kacmasina sebep oluyor. onlari okumuyorsam da ya feyz almak icin bir beyitlik siirlere goz gezdiriyor oluyorum, ya kaldirimlar uclemesinden birini okuyorum ya utansini ya perdeleri. ustadin siirlerini pek seviyorum. uslubuna ise tek kelime ile hayranim.

ne guzel sey hatirlamak seni, adi bile insana bir ozlem yukleyen bir kitap yavrusu. kitap yavrusu zira sanirim gomlek cebimde gezdirebilecegim boyutlarda. olmadi kotun arka cebinde. ve benim olesiye sevdigim bir siiri barindiran bir derleme.mavi gozlu dev, minnacik kadin ve hanimelleri.
bu siire olan sevdamin tek sebebi varsa o da kendi sevdam disinda da buyuk sevdalar oldugunu ogretmesidir. dunyaya benim acimdan bakinca ben buyugum, benim sevdalarim, hasretlerim,yaslarim, olumlerim de buyuk. ama hangi gozle bakarsam bakayim benden buyuk olanlar, benimkinden ote hasretler, benim gordugumden buyuk olumler, benimkinden buyuk sevdalar var. kocaman hasretler var dunyada. benim yanlislarimi kucuk kilacak kadar buyuk dunya.

bu benimkinden buyuk bir sevda. ve bu siirde kim neyi animsarsa animsasin, ben hicbir sey animsayamiyorum. nazimin sevdasina,hasretine, kaybina odaklaniyorum sadece. ben o buyuk sevdaya sevdalaniyorum bu siiri okudukca. bu sebeptendir ki ezberinden bir siir oku dendiginde aklima gelen ilk-ve korkarim tek- siir budur. bu siirdir beni sevdalara duyulan hayranliga surukleyen.

evet, bu noktada olcana sesleniyorum; eger senin derdini de severek dinliyorsam senin sevdana olan hayranligimdandir.

bir de mora-maranda-simal ruzgari var. ama ona gecmeden bir sigara arasi verecegim.

ve baba sen eger bu satirlari okuyorsan, vallahi birakacagim sigarayi bir gun; takma bu konuyu. ama birak ben isteyince kurtulayim bu meretten; sen isteyince degil. bunun disinda da ellerinden oper; selam ederim.

evet.volkan konaki ve sarkilarini aglak, insani huzne bogan sarkilar olarak gormuyorum ben. bir kac istinasi haric. nedendir bilmiyorum ama bu adamin sesi bende bir yasama sevinci olusturuyor. ne zaman onu dinlesem, kafami egip de kaldirimlarina bakarak gezdigim o sokaklarin tepesinde bir gokyuzu oldugunu, sagimda solumda agaclar,parklar oldugunu fark ediyorum. o parklarda oynayan cocuklari fark ediyorum. dunyanin, benim yurudugum ve catlaklarina baka baka dusunce oldurdugum bir yer olmadigini fark ediyorum. ve ela ela leoseyi-en sevdigimdir- dinlerken yine benim gorebilecegimden, yasayabilecegimden daha guzel ve sade bir sevda ya hayran oluyorum. keza bu sarkidan bir iki cumle barindiran aysem destani 2'de de(mora'dadir) ayni hissiyata kapiliyorum. ama tutup da ramo dinlersem buyuk bir keyifle yatagima uzaniyorum sirtustu. agzimda sonuk bir sigara gibi tembel bir turku(a tribute to mimoza cicegim).
uzun lafin kisasi, bu adamin sevdali sesine hayranlik duyuyorum. dinleyip neseleniyorum. sarkilarinad kendimden bir tek parca aramamaya ozen gosteriyorum. boylece bana dair olmayan bir seylere hayranlik duyuyor, megalomanligimdan bir nebze olsun uzaklasiyorum. evet. bir iki parcada israrla kendimi ariyorum ama. zaten bir tek onlarda duygulaniyorum. ama genel olarak, bu adami dinledikce huzura eriyorum. u got it?

ha bir de cok guzel siir okuyor volkan konak. nazim hikmet siirlerini ondan guzel okuyan yoktur sanirim.
uzun lafin kisasi, ODA101 dersinde basitce masami ve onun ustundekileri, simge ve imgeleriyle(uyuz ikili) irdelemeye basladik. saniyorum sikseniz devam etmeyecegim. ama yine de anlatilabilir bir seyler var hala bu bir kac metrekarelik yasam alaninda.


TAM SU YAZILARI YAZDIGIM NOKTADA SICTIN MAVISI VEREN VE UST USTE 3 ACMA CABAMDA DA BUNU TEKRAR EDEN IBNE WINDOWS XPYE VE SIKKO COMPAQA BACAGIM GIRSIN.

evet devam;

burasi benim yasam alanim. ve ilham kaynaklarim da buradan. dolayisiyla ODA101 benim ilham kaynagi irdelememdir. goruldugu uzere ilham perisini cagirmak icin ucadam basvuruyorum. nazim hikmet, necip fazil kisakurek ve volkan konak.

eger perdeleri acarsam, disaridaki dunyadan ve onun guzelliklerinden de ilham alabilirdim ; ama disdunya ile odamin balkoncugu arasinda perdeler var.

perdeler, hep perdeler...
her yerde, her yerdeler.(necip fazil'la bitirmesem olurdum)


dipnot: bu yaziyi begenmedim. ama yayinlicam. zira icimdeki kelime yiginlarini aktarmam gerek ki, olmuslari secelim; can yakalim. biraz da pratik yapmak icin, eskisi kadar uzun yazi basinda oturabilmek flm ayagina. ustelik okumaya da usenecek zaten bir iki tane olan okurlarim. hatta tek okurum babam bile olabilir lan. bilemiyorum. usensinler, muhim degil. onemli bir sey anlatmadim.

babam

Posted in By ali 0 yorum

blogumu izliyor sanirim. yazilarimdaki anlam kopuklugundan sikayet ediyor. eskileri kurcaladim epey; gercekten konu gecislerinde flm gercekten bok gibi ediyorum yazilari. cok hamim. pismek flm lazim.

ama babamin okumasinda beni asil huzunlendiren burada kullandigim kufurlerdir. tamam babamin yaninda da oyle super agzim toplu degilse de, bir sinirimiz var amina koyim. evet bunu da okursa sictigimin resmidir.

eski yazilarimi eledim eledim holluk eledim; aynali besikte canan bebek beledim. yok lan belemedim. sadece eledim eledim deyince volkan konak abimizi anayim istedim. ama eski yazilari kafamda eledim. ama silmeye kiyamadim. bir iki tane begendigim var aralarinda. digerlerinde konu gecisleri flm; skimsonik olmus vallahi. ama gelisim surecindeyim. sanki daha iyilerini yazarim gibi. bilemedim. geyik , siksok temali olanlardan bahsetmiyorum tabi. u got it?

velhasil yeniden yazmaya niyetlendim. ilham alabilecegim seyler var. ama konuyu kendimden degil, okudugum duydugum seylere dayamayi dusunuyorum. kisa hikayecikler falan.

ya da cok usenip sadece siksok da yazabilirim. o da benim gotumun keyfine bagli tabi. ahah. iksde iksde.

sensodyne vol 2

Posted in By ali 0 yorum

hala cok aci ibne. ama eskiden daha tatli. direnebiliyorum. hakli direni$im surecek.

iki devletin tek milleti

Posted in By ali 0 yorum

milli takimin bursada ermenistanla yapacagi maca dair valinin aciklamasini izledim ve gercekten $oke oldum. karabag sorununu cozmeden ermenistanla masaya oturulmasini bile hayretle kar$ilarken; bunu azerbaycandaki karde$lerimizie yapilan bir saygisizlik olarak gorurken devletin yetikilisi, bir $ehrin en ust makaminda yer alan vali'nin maca azerbaycan bayragi almayacagiz' aciklamasina cok uzuldum, valiyi cok ayipladim.

onca senedir 'biz iki devletin bir milletiyiz, ezelden geliyor bagimiz' diyerek azerbaycan'daki turk karde$lerimizin kullandigi lehceye azerice diyenleri ayiplarken bugun boylesi talihsiz bir aciklamayla kar$i kar$iyayiz. bu aciklama bizim ezelden gelen karde$ligimize, onca senedir suregelen bagimiza sigmaz, sigmamali.

biz karde$iz diye haykiralim, iki bayragin altinda tek vucut olarak dolanalim; ama karde$imize zulmedenleri ulkemizde agirliyorken karde$lerimizin sesini kismaya cali$alim. olacak bir $ey degil bu. iki bayragin bu buyuk karde$ligine yapilan bu saygisizligi hazmedemiyorum.

diyecekseniz ki masaya oturduk, yanli$larini duzeltmek icin cabaliyoruz diye; bu yasagi makul kilamayacaksiniz. cunku bu millet misafirperverligi de bilir, gereken ho$goru ve saygiyla yana$acaktir. ama siz yasaklarla, halka guvenmez; halkin karde$inin hakkini savunmasini engellerseniz bu sizin kendi halkiniza, gecmi$inize yaptiginiz buyuk bir ayip olur.

bu yaki$iksiz aciklamaya gereken tepkinin verilecegine inaniyorum. azerbaycanli karde$lerimiz icin gerekirse stada sokulmayan o bayraklar bursanin dort bir yanini susleyecektir. buna inaniyorum. en azindan inanmak istiyorum.

bursa valisine ise bir $ey demiyorum. iki devletin bir milletine yaptigi bu ayip ona yetecektir saniyorum.

-kisa kisa ara notlar-

Posted in By ali 0 yorum

insan di$inda hareket eden canlilari tam kabullenebilmi$ degilim. ozellikle de sogukkanli olanlari. kendilerini yiyemiyorum. yemeyi gec hayvanlara dokunamiyorum bile. denizdeyken bir baliga kazara carparsam kaskati kesiliyorum lan. cok fena.

gerci yemememde bir kisim sogukkanlilarin(yilan timsah falan) yenemez olmasi(caizlik meselesi) geri kalan yenebilir kismin(bildigin balik) da suda ya$amasi. topraktan gelen bizim eyvallah(kazim'i operim bu noktada) ama gerisine kar$iyim arkada$im. tercihen balik yemiyorum. yersem de az. ucundan. dilliyorum falan.

kisa ve sacma yazimin temasi da:
sogukkanliliga zerre saygim yok. sogukkanli hayvanlardan igreniyorum. ama inceden korkuyorum da.

bilyeler

Posted in By ali 0 yorum

volkanla kazimi hic sevmiyorum. cok amcik adamlar. ne zaman bulu$sak evime bunalimli donuyorum. ama bugunku konu$maya ithafen bir $eyler yazmak istiyorum. sikseniz anlayamayacak bir kisminiz. sadece sikindirik bir hikaye gibi gelecek. ama muhim degil. volkanla kazim icin yaziyorum bunu. ozellikle de volkandan eve kapandigim zamanlar icin ozur dileyerek.

uc kucuk cocuktuk. ak$am ezaninda eve donerdik. kisa $ortlarimiz, uzun oyunlarimiz vardi. araba tekerlekleri tekmeler, alarmlarini caldirirdik. parklara bayilirdik. ha$ariydik zaten. oyunu pek severdik. ama en cok bilyelerimizle oynamayi severdik.

birer avuc dolusu bilyemiz vardi. en guzelleri kirmizilariydi. onlari guzelce cebimizin derininde sakladik. zarar gormesinden korktuk.

cok guzel oyunlar oynadik bilyelerimizle. ama onca bilye yetmiyordu bize. illa kirmizilarini oynayacaktik.

once volkan oynadi bilyesiyle. cok oynadi. cok guzeldi bilyesi. uzuuuuun uzun oynadi. du$urdu. kirdi.

sonra aldi kirik parcalari, koydu bir ufak keseye. gucu yettigince yuksege firlatti. cocuktu daha, ne kadar yuksekse o kadar uzakti attigi yer. cani sikkin eve donerken ayagi takildi yalpaladi. onunde kesesini, ve onun icinden dagilan cam kiriklarini gordu. gozleri doldu, elleri titredi.

ko$tu. en uzaga gitmeye cali$ti. ust mahalleye kadar ko$abildi. yoruldu. duruldu. sonra yuruye yuruye yanimiza indi. kazim kirmizi bilyeyle oynuyordu. ama kizgindi.

bilye guzeldi guzel olmasina, ama kirmizi olsun diye boyami$lardi. ve kazimin bilyesinin boyasi silik kalmi$ti. biraz oynayinca, sokuldu boyalari. ortaya cirkin bir cam yuvarlak kaldi. kizdi o da. aldi eline cirkin cami, en uzaga firlatti. kirilma seslerini duydu.

agladi. birbirinden guzel onlarca bilyeyle oynadi. ama akli o cirkin bilyede kaldi. onunla doyasiya oynayamadi. ke$ke cebinden hic cikarmasaydi.

ben de oynuyordum aonlar oynarken. ama korkaktim ben. di$ariya cikartmazdim bilyemi. balkonda oynardim. ama cok oynardim. saatlerce oynar, sonra siler bir guzel kirmizi keseye atar saklardim.

kazim'la bolkan'a ozenirdim de bazen. bilyelerinin onlara gulumsedigini anlatirlardi hep. kiskanirdim. benim bilyem sadece guzeldi. ama ta$tan farksizdi. oynarken ben mutluydum. sanki bilyem bana gulumser gibi degildi. kizdim ona. ama bende de suc olmaliydi. ama madem firlatanin bilyesi gulumsuyordu. belki firlatirken benimki de gulumserdi.

i$in sirri atmakta olmaliydi. balkondan attim. a$agiya du$u$unu izledim. gulmedi. yine ifadesizdi. du$tu. parcalandi mi diye bakmadan iceri kactim. agladim. sonra annem bana cikolata aldi. bir de kirmizi bir kese birakti. kirmizi bilyen bunda dedi. kirikti emindim. o keseyi hic acmadim. yastigimin altinda sakladim.

babam da bir kocaman keseyle bilye getirdi. en guzelleriyle oynadim. gaflikler bana gulumsuyordu sanki. volkan'la kazim'in dedigi gibiydi. cok mutluydum. odamdan hic cikmadim. kimseyi gormedim. kimseye bakmadim. kirmizi bilyeyiyse du$unmedim bile.

uc kisa $ortlu cocuktan ikisi vardi di$arida. kirmizi bilyelerine uzulur, yeni bilyelerle oynarlardi. dagitip dagitip ba$tan toplarlardi. kirarlardi. toplarlardi. bense odamdan hic cikmadim. ta ki bir gun oncaguzel bilyenin arasinda en guzel olanin, masmavi bilyemin , ustunde gorunur bir cizik olana kadar. o gun giydim en $ortumu ciktim di$ari.

ak$am ezanina kadar oynadik. eve gitmek istemedik. yatsi namazina kadar oynadik. kirmizi bilyelerimizden bahsettik uzun uzun. olmayi$lari uzdu bizi. ama ali$mi$tik artik. evlerimize donerken suskunduk. her birimiz kirmizi bilyesini du$unuyordu. volkan'in elinde kirik kirmizi bilyenin oldugu kese vardi. havaya atip tutuyordu. kazim' bilyeyi unutmami$ti. ama istemiyordu. sade aklindaydi o. doyasiya oynayamadigina yaniyordu. bense evdeki kirmizi keseyi acmak icin beni durten guce kar$i koyuyordum.

asansore bindik. herkes kendi katina ayrilirken,imizde hep beraber olmanin ne$esi vardi.

aklimizda kirmizi bilyeler.



dipnot: $imdi bu yazi guzel oldu mu, hayir. biraz elden gecmesi falan gerekebilir. belki geciririm. belki de u$enirim. aklima ilk geldigi haliyle kalmasini da isteyebilirim. ama fena degil lan. idare edilir bununla. ha asil olaysa, yeni bloga cikmayi falan dusunuyorum. bakalim. kisfmet bu isler.

sensodyne

Posted in By ali 0 yorum

hayatimin en buyuk hayal kirikiklarindan biri bu sensodyne totosu. ne zamandi hatirlamiyorum ama eskidendi,bunu bir denedim piuuu bu kadar mi aci olunur. tukurdum aynen. bir hafta sonra falan bi daha bakiyim tadi duzelmistir belki dedim, abooov eskisinden de aci geldi pezemek. aylarca tatmadim mereti. sonra epey gecti. belki duzelmistir dedim. ama nafile. ibne evladi o kadar aci ki tadilmiyor. sonra gecenlerde yazliktayken evde baska macun yoktu sike sike bunu kullandim. tecavuz kacinilmazdi. zevk almaya baktim. ama bu sefer tadi iyiydi. neyse onyargilardan tam kurtuldum ki annem almis. az evvel kullandim. hala cok aci ibne. gerci her seferinde farkli cins sensodyne de denemis olabilirim. bilmiyorum. ama onyargilarim var. sensodyne'i oneren dis hekimlerine de birer tup yalatin bundan. agizlarina doldurun komple. bakin bi daha yapiyorlar mi oyle ibnelikler.

cok u$enmek. (ba$lik bulmaya bile)

Posted in By ali 0 yorum

universitem bekledigimden guzel lan. hic de ders cali$miyorum. ilk kurul $imdilik sikici. ama onumuzdeki maclara bakicaz.
asil bazen 3 saat oglen arasi oluyo. napicam diye du$unuyorum. nasil anlatsam bilemiyorum.gozlerim karariyor(bari$ manco da iyiydi lan. nur icinde yatsin) sonra topluluga uyuyorum. bazen de hakikaten uyuyorum. oturdugu yerde gozleri acikken uyuyabilen bir ayi oldum. ki$ uykum eksik bir tek. gerci bazen onu da du$unuyorum. blok olmasa da parca parca butun ki$ uyuyabilirim bence. ke$ke deneyebilseydim.ama malum okul falan.
$ey de var, haftasonlarim bo$. okul var ve haftasonlarim bo$. alti senedir ilk defa haftasonalri dersaneyle otla bokla ugra$mayip krallar gibi uyuyorum. falan. super.
ba$ka ne var. cok yoruluyorum. cok uykusuzum lan. uyku duzeni tutturamadim. milleti ekiyorum bu yuzden lan. yorgunum diye eve gelip manda gibi yuva yapiyorum sogut dalina.

ba$ka da bi$ey yok sanirim.ha $ey var. ney var. unuttum. siktiret. bi ara anlatirim aklima gelince. zaten okuyan yok. sikintidan yaziyorum. evet.

aklima geldi. hah. olm karadeniz kizlari guzel oluyor. bu da benim tespitim. ama yanilma payi vardir. olur yani. oyle. neyse lan. yeter. kisa tutcaktim yaziyi. opt t$k by ltf pls asl slm nbr mrb ltf pls c u l8r.

aliosman gecikme grafigi

Posted in By ali 0 yorum

bu benim tespit ettigim bir $ey. var bu. ister inanin ister inanmayin.

oncelikle bu grafigin temeli bir yere ya cok yakinsan ya cok uzaksan gecikirsin. orta mesafe asla $a$maz. $oyle ki;
evim bilkent koprusu hizasinda mesela. cepaya 1 km bilemedin 2 kilometre. gerci burada bir bakiniz vericem. sonra linklendircem. (bkz.: otobusle gitmek icin kisa yurumek icin uzun yol)
hah. buradan cepaya yuruyerek gitsen takriben 15-20 dakikada gidiyorsun. yani ankara $artlarinda kisa mesafe. ama buraya gecikme ihtimalim yuksek. $oyle ki burada devreye giren carpana kisa mesafe gecikme carpani
diyorum. kisaca kmgc. kmgc olacak bu ibne 3.3169'a tekabul eder. gideceginiz mesafenin zaman olarak uzakligini 30dan cikariyor ve bu rakamla carpiyoruz. bu bize gecikme ihtimalimizi veriyor. kisa mesafe icin gecerli kural bu. yani ben cepaya otobusle gidersem mesela(yol 3-4 dakika kadar) 4 dakika desem, 30-4=26 ve 26 x 3.3169= % 86.2394 ihtimalle gecikiyorum. yani sike sike gecikiyorum. yuruyerek gecikme
ihtimalim daha du$uk tabi. yol 30 dakikaya yakla$tikca gecikme orani da sifira yakla$iyor.ama grafik 15 dakikaya dogru azali$ini agir agir gercekle$tirirken 15ten sonra biraz daha ani bir degi$im gercekle$iyor. katsayi araliga gore degi$mekte. ama ortalama 3.3169 aliniyor. 4.0031 ile 3.069 arasinda degi$ken. dolayisiyla rakamlarin ufak bir sapma payi var. ama cogunlukla tutuyor.
grafigi de $udur ki:


















buna kar$in mesafe 30 dakikayi a$inca grafik ve katsayi bamba$ka bir dunyaya donuyor. 45 dakika araliginda genelde azalsa da(egonun kirkbe$ dakikada aktarmasini yakalamaya cali$an genclik acele ediyor) 50 dakikadan uzun yollarda gecikme %270i buluyor.

durum vahim. 50 dakikayi gecen yollarda gecikme yuzdeleriyle beraber gecikme zamanlari ve yalanlar da degi$iyor. ara$tirmalarima gore(rakamlar yakla$iktir)

5 dakikaya ordayimlar %23 oraninda 15 dakika gecikirken %60 oraninda 20-25 dakika arasi gecikiyor.
10 dakikaya ordayimlar %63u a$an oranlarda 30 dakikayi bulan gecikmelerle sonlaniyor. %20si ise bir saate kaliyor. bu arada da komple kalayliyor arkada$lari onlari.

zaman arttikca (haci yarim saate ordayim yeaaa gibi) gecikme yuzdeleri de degi$iyor(%53-%97 arasinda.)
ornegin bir saate ordayim diyenlerin %40i gecikmeyi de gecip ekerken %53 2 saate kadar gecikiyor. geri kalan %7 ise +-6 dakikayla ula$iyor. onlari ayakta alki$lamak istiyorum bu noktada. onlarin yanaklari al al, gozleri ufka bakiyor. helal olsun onlara.


30 dakikadan sonrasi icin uzun mesafe gecikme katsayisi (umgk) henuz hesaplanma a$amasinda. grafigin yanilma paylariyla, katsayilarin degi$kenlikleriyle, tureviyle integraliyle ugra$iyoruz $imdilik. cemberi daralttik. yakinda katsayi ya teslim olacak ya yakalanacak. sonra da katsayinin arka bahcesine operasyon.

evet yazima son veriyorum. bu tespite gore arkada$larinizla bulu$malarinizda mesafelerini tahmin edin, ara$tirmalarima ba$vurun. bulu$ma yerinde bir kitapci bulup da orada uzun uzun oyalanmak zorunda kalmayin. tedbirinizi alin.
bu arada;
grafik de tahmin edilen kadariyla $oyle ki: